Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Yağsız kalan kandil...

Kabul etmeliyiz ki, yaşlılığa karşı en etkili silah bilgili ve erdemli olmaktır. Erdemli olmak uzun ve dolu dolu bir ömür sürdürebildikten sonra, insana tadına doyulmaz bir zevk verir. Çünkü sahip olduğumuz erdemler, yaşlılıkta da kişilik varlığını korur.

Üstelik insanın iyi yaşadım diye düşünebilmesi yaptığı biricik hayali ise, geçmişin eğrilerini, doğrularını anımsayabilmek son derece sevineceği şeydir. Anlaşılacaktır ki, gençlerde yaşlıların, yaşlılarda gençlerin bazı özelliklerinin bulunması, yaşamı değişik kılan ve fikri benimseyen kişiler oluşur.

Ancak beden bakımından yaşlanabilse de, hiçbir zaman ruh bakımından ve fikren de yaşlanmazlar. Yaşlandıkça yalnızca bedene değil, asıl olan zihne ve ruha da özen gösterebilmek gereklidir. Çünkü yağsız kalan kandilin söndüğü gibi, ruh ve zihin eğer beslenemezse kuşkusuz zaman içinde kolay körelir.

Yaşlılıkta ruhu ve zihni canlı tutmak faaliyetlerin en etkilisidir. Bahsi geçen kişilik tanımı ise bir insanın ölmeden önce bu dünyaya ve gelecek kuşaklara bırakabileceği en değerli ve özenli şey kuşkusuz eğer kazanılmış ise kişiliğidir.

Bilindiği gibi parasal, mülk, makam, mevki, kariyer aslında bunların hepsi iyisiyle, kötüsüyle hikâyedir. Bir insanın parasını, malını, mülkünü, makamını, mevkisini, kariyerini bile elinden alabilirsiniz, ancak var olan kişiliğini elinden alamazsınız... Çünkü kişilik insanın gerçekleri kendisinde ait olan, otokratik olanakların var olmasını sağlayan tek ve biricik unsur.

19. yüzyıl başlarında dünya liderlerinden sayılan Amerika Birleşik Devletleri'nin Başkanı Benjamin Franklin'in bir sözü:

"... Öldükten ve toprak olduktan sonra unutulmak istemiyorsanız ya okunmaya değer şeyler yazın ya da yazılmaya değer şeyler yapın..." savını hep önemli saydım.

İşte dünyaca kabul edilen insanlık için bu yorumu anlayıp, benimsediğimiz zaman, hayatın insanlar için yaratabildiği olanakları iyi tanıyıp, tanımadığını da eğer çözebiliyorsak, o zaman doğrularını, kötülerini de gelecek kuşağın gençleri olarak tarih tekrar yaşanmasın diye sunmak zorunda olduğumuzu hatırlıyoruz.

Değerli okuyucularım... İnsanlar genelde doğruya ve iyiye yönelik değişimlerin içine düştüklerinde eğer bozulmuş bir düzen ile karşılaşıyorlarsa, belki de birey olarak evrilebilirler (değişebilirler). Geçmişimize de bakarsak insanın çocukluk zamanlarındaki saflık, genellikle yanlışa ve kötüye doğru evrilir.

Oysa bilinir ki çocukluk dönemi, deneyim, akıl, eylem ve seçilme olanağının sınırlı olması nedeniyle bir doğruluk ve iyilikler aşaması olarak nitelendirilmemiştir. Elbette sağlık açısından eksikler doğaldı.

İşte bu evrim (değişimler) sürecinde çevre etkisinin önemi çok büyüktür. Fakat insanların toplum bir canlı olduğundan çevresindeki insanlardan, içine doğduğu bozulmuş düzende doğmasından etkilenecektir. Bu sebeple de asıl olan eğitim, insanların en önemli dayanak duvarlarından birisidir kuşkusuz...

Eğer günümüzdeki kitlesel bütünlüğün yüzyıl öncelerinde dünya için en doğru yönetim sistemi sayılan Demokrasi ve Cumhuriyet ile temelleri atılmış toplum işte bu Cumhuriyet'in son kalan üçüncü kuşağı olarak üstelik II. Dünya Harbi gibi uluslararası dünya titreşiminin bile etkilemesiyle, iki ayrı yakılma aşaması içindeyken (1960-1980) Askeri Darbeleri birebir yaşamış isek, o zaman günümüzde belki halkı yöneten siyasetçilerin, benzer kanunları tekrar getirdiklerini eğer birebir görüyor iseler, o zaman tarihin tekrar edilmemesi için, yeni gençlere gerçekleri söylemek zorunda olduklarını hatırlamak durumundayız.

Değerli gençler, torunlarımız; şunu çok iyi anlamak zorundayız. Bilindiği gibi insanların eğitimi sadece okullarda edinilen bir şey değildir. Çocukların eğitimi öncelikle ailede, okullarda, mahallede, arkadaş çevresinde, medyada birebir toplumsal yapılanmanın içinde olanaklar, imkânlar ve yollar bulur.

Değerli okuyucularım, devletleri yönetenler eğer siyaseten üstünlük kuracaklarda, insanların en zayıf yeri olan İNANÇ ve DİL konusunu bayrak olarak kullanırlar (tarih boyu dünyada hep böyle olmuştur). Birebir sizinle birlikte yaşadığımız son on beş yıl içinde siyasetçiler din silahını kullanmayı sevmişti. Örneğin etrafımızdakilerin etkisiyle asırlardır süregelen inanç birliği İslam Din'i olmuştu.

Ancak yıllar sonra açıkça anlıyoruz ki, İSLAM DİNDİR, hiçbir zaman sanıldığı gibi İSLAM İDEOLOJİ değildir... Geriye baktığımızda siyasete soyunanların, insanların en zayıf karnı olan (cahiliye toplumlar) bayrağını ellerine alıp, dinsel açıdan kitlelerle de sözlü ya da yazılı sözleşme bile yapmaktadırlar.

Hacı Bayram Veli der ki:

"Hararet nar'dadır, sacta değildir. Keramet baştadır, taçta değildir. Her ne ararsan kendinde ara. Kudüs'te, Mekke'de ve Hac'da değildir..."

Yarının gençleri anlamalıyız ki, düşünce ve hayat tarzı birbiriyle çatışmayan insan bireylerinin oluşturdukları kültürün konumuna MİLLÎ KÜLTÜR ÇEVRESİ ve de o coğrafyada yaşayan toplum halkına MİLLET denilir. İşte bu kaynağın belirlenmiş sınırları olan topraklara da VATAN denilir.

1- Millî Kültür: Yaratıcı, koruyucu ve yapıcıdır.

2- Millî Kültür: Yok edilemez fakat oluşturulan yeni devlet yönetiminde ancak zayıflatılabilir.

3- Millî Kültür: Kendisine özge kişilikler kazandıran ve zamanla diğer milletlerden arındırabilir.

4- Millî Kültür: Musikinin, edebiyatın, sanatın toplum içinde siyasal, sosyal, iktisadi ve teknolojik hayatın bireyler arasındaki gelişmelerini sağlar.

MİLLÎ GÜÇ'ün unsurları ise:

1- Demokratik güç, 2- Siyasi güç, 3- Askerî güç, 4- Ekonomik güç, 5- Coğrafi güç, 6- Bilimsel ve teknolojik güç, 7- Psikososyal ve kültürel güçler olarak bilinmektedir, dünyada.

Neyzen Tevfik'in bir sözü de şu:

"... Türkü yine o Türkü, sazlarda tel değişti,

Yumruk yine o yumruk, bir varsa el değişti...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları