Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Dünya tarihi ve biz... -2-

Yedi düvel bize saldırdı da milyonlarca kayıplar verdik, hatta Sarıkamış felaketinde 90 bin askerimiz durup dururken neden şehit olmuştu? Değerli okuyucularım, gelin eğer tüm dünyanın kabul edip, 500 yılını geçirmiş son Osmanlı-Türk İmparatorluk devleti var ise, peki onlar birdenbire yer yarıldı da yerin içine girdi de bizim mi haberimiz olmamıştı? Eğer böyle bir devlet varsa ve sanıldığı gibi devletleri de ayakta tutan, yöneticiler ve ateş gücü ordusu varsa -ki olduğu kesindir- hiç yokmuş gibi on yıl süren (1911-1921) milletler arası savaşlarındaki askerlerimiz, ordularımız, yeni tim komutanlarımız yok muydu?

Bertolt Brecht; "Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen, birkaç adım geriye gitmek zorundadır. Bugün yarına dünle beslenerek yol alır." diyordu.

Ne yazıktır ki, I. Dünya Savaşı tarihi sadece kronolojik bir sıralama tabelasından ibaret tutulmuştur.

A-1911-1912 Akdeniz,

B-1912-1913 Balkanlar

C-1914-1918 Birinci Dünya Savaşı yılları alabildiğine kısa satır başlarıyla ve sadece varsayımlı anlatımlarla anlatılan bir tarih haline getirildi.

610 yıldır devam eden Osmanlı-Türk İmparatorluğu devleti yönetici kadroları kimlerdi, devleti dış savaşlarda ise koruyacak, sahiplenecek, yönetici ordu kadroları kimlerdi?

Oysa bahsi geçen 1910-1911'erden itibaren ülkemizin çöküşü hazırlanıyorsa, sahip olması gereken ordumuzun içinden gelen, deli yürek erkanı harpler yokmuş da.

Libya'daki Yüzbaşı Selanikli Mustafa, Binbaşı Enver, Yüzbaşı Ali İhsan Sabiş, Kâzım Karabekir, Fethi Okyar, vb. itilivermiştir.

İbni Haldun'un bir sözü var: "Özgürleşmeye talebi olmayan insanlara bunu sunmak bir değer değildir! Bu nedenle de çöküşün sonu, dirilişin başlangıcıdır..." İşte I. Dünya Savaşı gerçeğine bu açılardan bakalım.

Evet, 1915'lere gelindiğinde dört yıldır ulu orta bilmedikleri topraklarda savaşa yollanan halk asker olarak buna zaten hazır değillerdi. Ancak Osmanlılar ne ordusu ne de halk, öylesine yıllar sürecek savaşlara ne fikrî ne de askeri lojistik imkanları sebebiyle hiçbir zaman da hazır değillerdi.

Dünya harp tarihinde genellikle hedefler vb. askerî planların, o günlere kadar bilinen dünyada hücum hatları olarak belirlenirdi. Ancak şartlar bütün bu gerçekleri belki unutturulup, asırlardır süregelen Osmanlı İmparatorluğu Devletinin yönetimi, sözde Meşrutiyet adına iktidar olan yarısı asker kökenli siyasetçi İttihat ve Terakki grubunun eline itilmişti artık.

1914 baharına gelinirken, artık Sömürgeci ya da Emperyal ülkeler birbirleriyle ölümüne çatışacak hâle gelmişti. Ancak Uluslararası diplomasi'nin bitirildiğini göremeyen İttihatçılar, yandaş olarak Almanları tercih etmeye başlamışlardı.

İşte bu karmaşık uluslararası diplomaside 22 Temmuz 1914'ler yaşanırken, Almanya ile resmî görüşmelerin başlamış olduğunu tarihlerimiz pek yazmadı. 12 Ağustos 1914'te Geoben ve Breslav Alman harp gemilerinin Çanakkale'den Marmara'ya getirilişi, peşinden gemilerin adının Yavuz ve Midilli olarak değiştirilmesi, komutanları Shason terfi ettirilip, Osmanlı Donanması'na katılması.

Sait Halim Paşa, Enver Paşa ve Talat Paşaların da onayları ile 25 Ekim 1914'te kabinede Karadeniz'e savaş için hazırlanması olmuştu. Böylece Osmanlı Devleti'nin savaşa girmesi, cihat ilan ve cihat desteğinde Türk-Alman harp girişimleri 19 Ekim 1914'ü getirmişti. İşte savaşın sebebi ve başlangıcı budur, yoksa yedi düvel bize "durup dururken saldırdı" lafı tamamen yanlıştır.

Evet, gece yarısı Sivastopol, Odessa ve Novoroski Rus limanlarını bombaladık, kahramanlar gibi sözde zafer kazandık, denildi. Ne kazanan var ne de kaybeden, ama doğrudan bizim harbe girişimizin aslı budur.

Evet, Ruslar ise henüz Osmanlı'ya hiçbir zaman saldırmayı planlamamışken, birden savaşa girilmesi üzerine acilen Kafkaslardaki Rus kolordularının savaş için Kasım başlarında güneye yönelişi başladı.

15 gün içinde toplam 155 bini geçen Rus ordusunun önce Kars'ı işgal edip, Osmanlı topraklarına girişi yaşandı.

Peki, günümüzde anlatılan ünlü Sarıkamış felaketi yaşanmış mıydı? Tamamen yanlış varsayımla tarih anlatılamaz. Hele 90 bin şehidimiz donarak ölmüşse! "Allah adına, Müslümanlık için şehit oldular" şeklinde bir harp tarihi anlatımı, dünyada hiç yoktur!

Neden sormadık, Osmanlı-Türk ordusu var mıydı?

Evet, vardı! Osmanlı 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa komutasında, 3 kolordusu ve 11 Kürt aşiret alaylarıyla toplam 122 bin askerimiz vardı. Hele günümüzde devlet idare edenlerin resmen televizyonlarda anlattığı gibi: "Enver Paşa komutasındaki Türk ordusu donarak ölmüştü..." deniyor. Tamamen yanlıştır! Genelkurmay ATASE kayıtlarına göre "Enver Paşa ordu komutanı değil, sadece İstanbul'daki Erkan-ı Harbiye Harekât Şube Komutanı" idi. Sadece o ay içinde Kars'ın geri alınması için 3. Orduya yazılı bir talimat verip, 3. Ordunun 9. Kolordu Komutanı Hafız Hakkı Paşa'ya talimat vermesiydi.

Kasım sonunda verilen bu talimata karşı 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa karşı çıkmasına rağmen 9. Ordu Komutanı Hafız Hakkı Paşa'nın 1 tümen ve 1 tugay toplam 16.220 askerimiz Allahuekber Dağları'ndan çıkıp Rus tümenini kuşatmak isteğiydi. Fakat iki günde paşa dahil tamamı donarak ölmüştür, gerçeği de budur. Yoksa varsayılan gibi 90 bin askerimiz ve komutanımız bu dağlara durup dururken çıkmış değildir.

Üstelik bütün bu gerçeği bizzat savaşa katılan ve tugay komutanı da olan Fevzi Çakmak Paşa'nın, 1929 yılında Genelkurmay Başkanı iken Mareşal olarak "Harp Anıları" kitabı yayınlanmıştı. Kütüphanelerde isim isim askeriyle komutanıyla yazıyorken, sadece dönemin öne çıkan Şevket Süreyya Aydemir gibi tarihçi değil gazetecilerin varsayımlı öykülerinin, devletin okullarında Emin Oktay gibi yazarlarca tarih dersine de girmiş olduğunu biliyoruz, öyle de kabul ediverdik nedense! Aynı tarihlerde iki yıl boyunca Ruslarla savaşların yapıldığını, Ermeni Taşnak ve Hınçak alaylarının dahi bu savaşa katıldığını nedense yazmadık, nedendir?

Ordunun genelkurmay kayıtlarına göre dört ay boyunca savaşta Rusların 34 bin asker ölü verdiğini, Osmanlı Türk Ordusu'nun ise donarak ölenler dahil 38 bin askerini şehit verdiğimizi, toplam yaralı sayımızın ise 24 bin olduğunu, 8600 kadar da esir verdiğimizi, Rusların da 4.700 esir verdiğini resmen yazar hem Osmanlı hem de Rus resmî kaynakları.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları