Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

1960 ve sonrası bizi aydınlığa taşıyan 2. kuşak edebiyatçılardan yakından tanıdıklarım - 2

Sizlere bir önceki yazımda, ikinci kuşak aydınları arasında, ortaokuldaki hocam Arif Nihat Asya, lisedeki hocam Ahmet H. Müftüoğlu, Nihal Atsız ve gazeteci romancı/hikayeci Peyami Safa, gazeteci şair Necip Fazıl Kısakürek, Melih Cevdet'i yakından tanıdığımı söylemiştim.

Ankara'da, Harbiye'deki Edebiyat Hocam Prof. Kenan Akyüs hocamın, bir sergi sebebiyle tanıştırdığı ünlü Behçet K. Çağlar, benim için en etkili olanıydı bilin. 1951'lerde Ankara'da iken, önceki köşe yazımda uzunca anlatmıştım / 1960 Ordu darbesinin devamında Demokrat Parti tarafından inşaatı bitirilip, dekorasyonu yapılan, ki bugünkü meclis binaları / henüz açılmamıştı.

Fakat DP döneminde önceden yapılan Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koraltan ise içinde otururdu. 1960 darbesi sırasında bilinen şekilde parti yöneticileri tutuklanıp alındıktan bir ay sonra bu kez bahsi geçen Meclis Başkanı Köşkü Behçet K. Çağlar'a tahsis edilip burada Atatürk İlke ve İnkılaplarıyla ilgili her tür kitaplar, seminerler yapılmaya başlanmıştı.

İşte ben bu aylar içinde daha önceden tanıdığım Behçet K. Çağlar üstadın haftada üç ya da dört kez ziyaretine gidip kaç saat olduğu bilinmez şekilde sohbetleri takip etmekteydim. Bir keresinde sanırım nisan ayıydı öğlende yemek yerken bana:

-Teğmen, dün akşam beni Sivas'ta üstat aramıştı. Aşık Veysel, 10-15 gün kalmak üzere Ankara'ya geliyor. Kendisine burada Halil Soyuer'i arayıp otelden yer ayırttırdı. Şair Osman Atilla zaten bu da bir de bugün Konya'ya telefon edip Fevzi Halcıyı da çağıracağım. Her akşam kaybolma, sen de gel, tanışırsın, onlarla iki üç saat kadar sürecek ayranlı yemek sohbetlerimiz olur.

Evet, ben o yıllar hemen hiç beklemediğim, hatta tahmin edemediğim bir ortamın içine girivermiştim. Çoğunu sadece şiirlerinden hatırladığım bu ünlü edebiyatçılar ile abi ya da amca, kardeşli yemek sohbetlerinde bulunmak, kime kısmet olabilirdi ki, diye düşünüyordum.

Evet, oldu, tam on altı gün serin bu yekelti sohbet saatlerinde nelerin konuşulduğunu bir bassak yazımda konu ayrımlı detaylarıyla yazacağım. Ancak şimdi sadece hiç unutmadığım, günümüze kadar vazgeçilmez yeri olan Aşık Veysel'in sohbette söylediğini analım:

-              Üstadım, Behçet, değerli kardeşlerim yahu artık yaşlandık, ben de öyle sizler daha genç sayılırsınız, hepiniz de şair… Gönül zengini dost inanın çok zordur. Bakın Ankara'ya gelirken bir ikilik yazıverdim…

DOST DOST DİYE NİCESİNE SARILDIM

AMMA BENİM SADIK YARİM KARA TOPRAKTIR…

Deyince hepimiz etkilendik, karşımızda oturan gazeteci şair Halil Soyuer ayağa kalkıp ona:

-              ?? Üstadım, ben de senin deyişine ikilik yazdım.

 

YILLARIN KIRK KAPININ HALKASINI

BİLESİNİZ Kİ BOŞA ÇALDI ELLERİM…

Deyince hepimiz ayağa kalkıp, isterikle kucaklaştığımızı hatırlarım.

Evet, edebiyat âlemi ve hele şairler çok duygulu insanlar, en güzel tarafları hiçbir zaman birbirilerini eleştirip, kınamak, kırmak gibi adetleri de hiç olmamıştır, (sanırım bugün de öyledir…)

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları