Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Onur Akbaş

Dr. Onur Akbaş

HİSBOYU

Modern zamanlarda kış algımız        

Sonbaharın yakasından tutup "Kış" mevsimine geçtiğimiz şu günlerde biz de bu yazımızda geçmişten günümüze kış algısını irdelemeye çalıştık.

Kış ve Yaz… Bu her iki mevsim de kâinattaki "Her şey zıddıyla bilinir" kaidesinin insanın bütün duyularında ve zihninde en iyi hissedildiği tabii dönemlerdir. Tıpkı gündüz yorgunluğu olmadan gecenin, hastalık olmadan sağlığın kıymeti bilinmiyorsa, bol olduğu yerde en ucuz şeylerin anlatıldığı mecazlarda adı geçerken bir çölde altından daha kıymetliyse su, işte en şiddetli sıcakta serin ve en şedit (şiddetli) soğukta sıcak kimi anlarda paha biçilmez mısraların şairinin tarifiyle "bî misl ü bahâ…" (paha biçilmez) oluverir. Oysa gerek günümüz medyası ve edebiyatı gerekse dünün şiiri bahis mevzuu kış olduğunda, ellerindeki kelimeler bu kavramlardan daha soğuk bir morga çevirir sadır olacakları beynin ya da kalbin iklimini…

Örneğin Dıranas, öyle bir yâd eder ki kışı, kışın değil ama bu sitemkâr sözlerin bürûdetinden yalnızlık, yüzü kızarmış bir hilkat garibesi şeklinde tecessüm eder şu mısralarda:

"Yağsın kar üstümüze buram buram…

Buğulandıkça yüzü her aynanın

Beyaz dokusunda bu saf rüyanın

Göğe uzanır - tek, tenha - bir kamış

Sırf unutmak için, unutmak ey kış!

Büyük yalnızlığını dünyanın."

Ve sanki her zahmeti içinde saklayan rahmet, yalnızlıkta yer tutmaz. Zaten kış da nimetten yoksundur bu mısraların nokta-yı nazarında.

Ziya Osman Saba da kış konusunda en az Dıranas kadar münkesirdir. Saba'nın kışı sadece üşütmez korkutur biraz da mısralarında konaklayanları:

"Çiçeğin rengi soldu, bitti şarkısı kuşun.

Yol tenha, dal mecâlsiz, su durgun.

Tabut yapılan tahta, ev ev taşınan odun.

Bahar, ümit yerine, ey kış, içimde korkun!"

Oysa kışın hakkı bu mudur? Sahiden? Televizyon ekranlarında söylendiğinin aksine nur-efşân beyazlıkla bu gelenin acı neresindedir?

Siz kışı ya da mevsimleri sadece sembolize ettikleri sıcaklık derecesine göre değerlendirirseniz her mevsimin rengi "karadır". Kışın ve bütün mevsimlerin sırrına ermek demek: kışta duyumsadığını yazda, yazda duyumsadığını kışta duyumsayabilmektir. Peki kimdir bu sırra erenler? Kitap kokusunu bir kere almış, yürek titreten aşkları bu coğrafyanın en güzel dizelerinde terennüm etmiş, hayatında yakalayamadığı bazı anları bir romanda veya yağmurlu bir aralık ikindisinde tek başına - hani öylesine giriverdiği bir sinema salonunda - bir film sahnesinde yakalamış geniş yüreklerdir ki onlar için durum biraz daha farklıdır. Zira onlara göre her kelime gibi zıtlık ve bir araya geldiğinde o zıtlığı doğuran kelimeler de farklı manalar kazanırlar. Yaz sıcağında serinlik: roman tutkusunu içinde yaşayan için "yârin dudağından getirilen" kırmızılıkta ve serinlikte bir meyve tadında romanlar okumaktır; üşüyen için, içine giriverdiği sıcacık bir ortamda o ortamı bulamayanları tahattur etme (anma-hatırlama)  dervişliğinde otururken "demir karanlıkta parlayan raylar"ı iliklerinde hissetmektir. Yahut sonbaharın son demlerinde bulunduğu şehre geç gelen bir dergiyi bir kitapçıdan almak değil kavramaktır sıcak bir ekmeği tutmak demek…

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları