Yöneticilik ile liderlik arasında farklar ve 20. YY. dünyası
Dünya küresinde milletler ve devlet olabilmiş ülkeler için etkin yöneticiler ortaya çıkar. Ancak bu kez hemen hiçbir ülkede adı geçen liderler için tarih bilimci İbn-i Haldun'dan tanıma bakalım. Bunun daha çok sebep-sonuç anlaşımdan yapmak varsayımdır.
Meseleye bu kutupla bakacak olursak ülkenin coğrafi koşulları, devleti meydana getiren halkların sosyal durumu, kültürel konumları, ekonomik imkanlar ve devleti ayakta tutan güç (askerî imkanlar)'ün simgelediğini anlamadan, sadece isimlerden bahsetmek yanlış.
Bilinecektir ki, kendisi için yaşamayan, başkaları için yaşayamaz. Kendisine dost olan, bilinsin ki herkese dosttur. Ancak doğruların dışında olan iki yaradılış tutkusu vardır. Doğuştan varolagelmiş hırs, kin ve tamah birbiriyle, şu ya da bu sebeple düşman olmuştur. Sözde iki dost arasında vicdan rahatlığı içinde kolay yaşama imkanları da yer alır.
Konumuza gelince özellikle milletlerin devlet olmuş hallerde öne çıkan siyasi-jeoekonomik-jeokültürel-jeopolitik ve yaşamsal sosyaliteler dışındaki konumlara bakıldığında, karmaşıklıklar da olagelir. Eğer küçük toplum olmaktan çıkıp, kitlesel bir bütünlük merdivenlerine gelindiğinde halkların birbirine karşılıklı sevgi-saygı dağarcıkları olur. Ancak gelişimlerin sonucu çağdaş medeniyet etkisiyle giderek günden güne çark değişikliğine elbette ki hemen tüm dünya açıkça bilegelmiştir.
İşte böylesine karmaşık ortamlarda kitlesel bir bütünlüğe merdiven dayamış, hatta asırlardır varolagelmiş milletlerin içinden kendilerinden olan ve de adına yönetici ve lider denilenler çıkacaktır. Ancak öne çıkanların halkla olan ilişkilerini bilmeden, günümüz aydınlarını ve niteliklerini anlamak da mümkün değildir. Buna temeldeki destek alabilecek bir halk kadrosunun basamakları denilir.
Ancak halkların içinden öne çıkan liderler, sanıldığı gibi sahip olunan otoriteyi kullanmak değildir. Özellikle de insanların müşterek fikirlerinden oluşan millî şuur çatısının altında güçlendirmek ve bağımsızlık mantığı içinde hâkimiyet kurabilmenin temeli demektir.
"Lider" herhangi bir kuruluş ya da siyasi örgütün başındaki kimse yahut önder olarak tanımlanmıştır lugatte. Fakat gerçek anlamıyla lider her şeyden önce kitleselleşmiş hallerde kabul edilirler. Lider olabilmek hali ise yaşanagelmiş şartlar içinden bire bir yaşanarak genel kültürel niteliklerdir.
Bütün bunların en önemlisi toplumun asırlardır süregelen, örf-adet gibi geleneksel değerlerini, millî hedeflerinden taviz vermeyecek kadar millî şuur'u esas alabilenlerdir. Esas birey, bütün bunların halk tarafından yakından çok halkının ölüm sırasında aynı çorbayı içenlerden olur. Öğrenilmiştir ki dünya tarihinde öne çıkmış ve kabul edilegelmiş liderler çoğunlukla doğuştan gelen bu tür özel vasıflarıyla zamanla öne çıkarlar. İyi ve kötü şartları bire bir yaşayarak, önlerine çıkan basamaklardan geçip, aynı düşünce ve fikirleri ile öne çıkanların, onu öne itmeleriyle yaratılırlar.Ancak sahip oldukları yetenekleri arasında aldıkları bilim'in gerisiyle varolan yeni bir bakış açısı öne çıkar ki buna da deha ve onun getirisi ile de idealleri ve ahlakları öncelikli olurlar.
Bilimsel açılardan bakılırsa liderlik sanatı sadece destanların, varsayımların oluşumlarıyla ve de abartılı mitolojik anlatımlarla öğrenilemez. Bilimsel milletler ve tarihleri araştırmasında öne çıkanlar 20. yy. içinde oldukça doğru kabul edilir. Liderleri yazarken kullandıkları araçlardan birisinin de yönetim adına siyaset kavramının da olduğu görüldü.
Buna daha çok iki kutupta bakılmıştır. Konumları itibariyle resmî lider ile (alışılmış ülkeleri yöneten, baştaki kral, şah, padişah v.b.) zaman içinde oluşan şartların öne çıkardığı lider tipini birbiriyle karıştırmamak gerekir.
Birincisi resmî liderler güçlerini üst görevler aldıkları resmî kurumlarından alırlar /günümüz gibi/. Hatta başarısız olurlarsa toplumlarına etkinlikleri için gerektiğinde baskılarda uygulayabilirler.
Halkının hiçbir zaman kaybetmeyi hayal bile etmemiş öne çıkan liderler ise, tarihteki bir çok örneklerinde olduğu gibi bilgileri-adaleti-yetenekleri halkına tartışılmaz çıkar içermeyen hizmetlerinin sonucunda öne çıkmış olanlardır.
Onların özelliklerinde vasıflarının ülkesinde de ölümü hiçe sayacak kadar cesur, kişisel olarak cömert, yumuşak huylu ve de hemen herkesi eşit sayan, dinleyen vede dinletebilen, vefalı, gerçekçi, doğrucu ve adil olanlar, durmaksızın tırmanabilen liderlerdir.
Dünya tarihlerinde müşterek vasıflarıyla da kabul edilmiş liderlerin özellikleri:
1-Duygusal olgunluk, 2-Baskınlık yetkisi, 3-Sosyal bağımlılıkları, 4-Adalet ilkesi ve Devlet kavramları. Liderlerin öncelikli özelliği gerektiğinde kendisini zaman içinde yineleyebilenlerdir. Liderlerin bu özelliklerinden birisi olan olgunlukları ise, üst zirveye kadar tırmanırken, hiyerarşik koşullara bire bir uyabilenler olarak saygınlık ve sevgiyi hak ederler.
Tarih istatistiklerine göre bu tanımlara bire bir uyanları sıralamışlar derler ki, Lider:
"Liderlik okulu yoktur, doğarlar ve hayatları boyunca içinden çıktıkları milleti için, ölmeyi bile hiç umursamadan onlar adına başarılı hizmetler vermek ilk dilekleri, idealleri olur. Hizmetleri sonucunda en yüksek basamaklara kadar tırmandıklarında devlet hazinesinden ne kendisine, ne yakınlarına beş kuruş menfaat sağlamayıp, beş metre kefenle giderler..."denir.
Geçen yüzyılın istatistiklerine göre, tartışmasız öne çıkanlar 1-Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, 2-Hindistan'ı yaratan Mahatma Gahndi, 3-Sistemi münakaşa edilebilir Çin'i dünya seviyesine çıkaran Mao Çe Tung, 4- 20. yy. yarısına kadar önemli sayılmayan ABD'nin başkanı olduğunda (1935) kendi mal varlığını devletin sanayisine tamamen çıkarsız yatıran Franklin Roosevelt'tir.
Değerli okuyucularım, bu kalıba uygun birisi varsa, siz de onu liderler sınıfına sokunuz, görelim.