Polen mevsimleri uzuyor

Polen mevsimleri uzuyor
Uçuşup duran polenlere alerjimiz olabilir. Ancak bu toz bulutları ekolojinin sağlığı için büyük önem taşıyor. Fakat iklim değişikliği nedeniyle polen mevsimleri daha uzun olabilir...

Bahar aylarını kim sevmez? Ancak milyonlarca insan için aynı zamanda bir kâbusun da başlangıcı. Çünkü bahar mevsimi, alerji ve astım mevsimi demek. Kaşıntılı ve sulu gözler, hapşırma, burun akıntısı; öksürük ve hırıltı, vücudun polenlere verdiği aşırı reaksiyonlar olarak karşımıza çıkıyor.
Her baharda ağaçlar ve çimler, rüzgârı ve böcekleri kullanarak çoğalmak amacıyla havaya milyarlarca polen granülü salıyor. Her şey hayatta kalmakla ilgili; zira daha fazla polen salmak bitkilerin hayatta kalma şansını artırıyor.

Avustralya’daki Adelaide Üniversitesi’nde bitkiler üzerine çalışan moleküler genetikçi Deborah Devis, bitkilerin sadece hayatta kalma güdüsüyle polen saçtıklarını ifade ediyor: 
Sağlıklı bir polen tanesi, bir çiçeğin dişi kısmına indiğinde, bitkinin yumurtasını döllemek için tahıldan bir tüp, dişi dokuya doğru yarışmaya başlıyor. Devis, rüzgârla taşınan polenlerin özellikle rekabetçi olduğunu söylüyor. Hücre çekirdeğiyle tüm yaşam formlarında bir aşamada ortaya çıkan profilinler, alerjenler içeren bir grup bitki proteini olarak biliniyor; bu proteinler, bitkilerin çoğalması için çok önemli. Kısacası bitkiler, çoğalmak için profilinlere ihtiyaç duyuyor. Devis, polen proteinlerinin bitkiler için önemine vurgu yapıyor. Diğer bir alerji kaynağı ise hücre duvarlarını gevşeten, böylece bir polen tüpünün yumurtalığa doğru itilmesini kolaylaştıran, expansins adı verilen polen proteinleri. Bitkilerin faydalı buldukları diğer polen protein grupları da insanlarda alerjenleri tetikleyebiliyor. Finlandiya’daki Turku Üniversitesi’nden aerobiyolog Annika Saarto, bitkilerin stres tepkilerinde aktif olan proteinlerin veya bir hücrenin kalsiyum kullanımının insan için alerjik olabileceğini belirtiyor.
Ancak bu proteinler, insanlarda alerjiye neden oluyor. Güney Kore’deki Pusan ​​Üniversitesi’nden araştırmacılar, 2018’de profilinlerin insanlarda alerjik cilt reaksiyonları tetikleyebilen bir profiline sahip olduklarını ve farelerde soluk yolu iltihabına bile neden olabileceğini buldular.

Dinozorlardan daha yaşlı
Fosilleşmiş polen granülleri numunelerinin, dinozorlardan da önce, neandertallerde tespit edildiği biliniyor. Sinüs ve astım semptomları ve tedavileri ise tarih boyunca birçok kaynakta yer alıyor. Örneğin, 5.000 yıldan fazla bir süre önce, Çin, at kuyruğu bitkisinin (Ephedra distachya) meyvesini, tıkanıklığı gidermek ve sonbaharda insanları etkileyen bir durum olan “bitki ateşi” ile ilişkili mukoza üretimini azaltmak için kullanıyordu. Mısır’da ise MÖ 1650 yıllarında yazılmış olan “Papirüs Ebers”, bal, hurma, ardıç ve bira da dahil olmak üzere öksürük veya solunum zorluğu için 20’den fazla tedavi öneriyordu.

Kolomb, Yeni Dünya’ya ayak bastığında ise Orta ve Güney Amerika’daki yerli nüfus Brezilya’da balgam söktürücü ve emetik özellikleri olan balzamı ve bugün halen bazı soğuk ilaçlarda kullanılan bir kök olan ipecacuanha’yı kullanıyordu. İnkalar tarafından tıbbi olarak kullanılan koka ve tütün yaprakları da daha sonra alerji ve astım tedavisi için ek deneyler yapmak üzere Avrupa’ya ihraç edilecekti.

Gerçek suçluyu belirleme
Metodik çalışma ve kendi kendine deneyimler yoluyla, Dr. Charles Blackley (1820-1900), polenlerin alerji semptomları için suçlu olduğunu tespit etti. Çeşitli polenleri topladı, tanımladı, tarif etti. Alerjik özelliklerini ise gözlerine sürterek ya da derisini çizerek belirledi. Daha sonra hangilerinin kızarıklık ve kaşıntı ile sonuçlandığını buldu. Bu teknik, bugün alerji uzmanları tarafından da testlerde kullanılıyor.
Aşılama ile ilgili keşiflerden ilham alan Dr Leonard Noon ve John Freeman, 1900’lerin başlarında alerjik hastaları duyarsızlaştırma çabasıyla enjeksiyon için polen özü dozları hazırlayacaktı. Alerji immünoterapisi adı verilen ve ayrıca alerji aşısı olarak da bilinen bu etkili tedavi günümüzde halen kullanılıyor. Antihistaminikler ise ilk kez 1940’larda kullanılacaktı. Günümüzde kullanılan ve daha az yan etkiye sahip olan formülasyonlar ise yalnızca 1980’lerden beri mevcut.

Mevsimsel alerji ve alerjik astım, bugün dünya nüfusunun yüzde 10-30’unu etkiliyor. Daha yüksek sıcaklıklar ve artan karbondioksit seviyeleri ile beslenen polen mevsimlerinin daha uzun olduğu biliniyor. Pek çok uzman, iklim değişikliği nedeniyle önümüzdeki yıllarda bunun daha da kötüleşeceğine inanıyor.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Öne Çıkanlar