"Ekrem İmamoğlu, 25 yıl öncesinin Tayyip Erdoğan'ı gibi"

"Ekrem İmamoğlu, 25 yıl öncesinin Tayyip Erdoğan'ı gibi"
Ekrem İmamoğlu'nun 777 binden fazla bir farkla kazandığı İBB Başkanlığı seçimlerini değerlendiren Fehmi Koru, İmamoğlu için 25 yıl öncesinin Tayyip Erdoğan'ı benzetmesini yaptı.

Gazeteci Fehmi Koru, kişisel sayfasında paylaştığı yazısında 23 Haziran İBB Başkanlığı sonuçlarını değerlendirdi. Ekrem İmamoğlu'nun açık ara farkla kazandığı sonuçlar için "Olması beklenen oldu" diyen Koru, İmamoğlu'nun siyasi profiliyle ilgili dikkat çeken benzetmelerde bulundu.

"Seçimleri hikayesi olanlar kazanır" diyen Koru, İmamoğlu'nun İBB Başkanlığı'na uzanan 'hikayesini' 25 yıl öncesinin Recep Tayyip Erdoğan'ına benzetti. Aynı dönemde mevcut iktidar ve medyanın Erdoğan'ın karşısında olduğunu hatırlatan Koru, benzer durumun Ekrem İmamoğlu için de söz konusu olduğunu ifade ederek, "25 yıl öncesinin Tayyip Erdoğan‘ı, 17 yıl öncesinin AK Partisi gibi…" dedi.

Hikayesi olan kazanıyor

Bundan 17 yıl önce seçime ilk kez girdiğinde de, AK Parti, rakipleri karşısında ‘hikayesi’ ile üstündü. Kurucu kadro, daha önce yer aldıkları partide ‘değişim’ mücadelesi vermiş, sonrasında evrensel değerlere sahip çıkan ve bunu ortak akılla gerçekleşmeyi hedefleyen, bunun için kuruculuk yelpazesini mümkün olan en genişlikte oluşturan bir zihniyeti temsil etmekteydi.

Seçimde o zaman da ‘hikayesi’ olan kazandı.

Her iki tarihi dönemeçte, bir-iki istisnasıyla bütün medyanın karşısına dikildiği kişi (Tayyip Erdoğan) ve parti (AK Parti) dertlerini hikayeleri ile topluma anlatabildikleri için kazanabildiler.

Dün yapılan seçimde başkaları da var olsa bile iki aday yarıştı. Bu iki adaydan hangisinin ‘hikayesi’ vardı?

AK Parti adayı en gözde olduğu günleri geride bırakmış yılların politikacısıydı. Bakanlık, başbakanlık yapmış, en son TBMM başkanlığı koltuğunda oturmaktaydı. Rakibi ise, ismini pek az kişinin bildiği bir ilçe belediye başkanıydı sadece.

İkili arasında üstünlük CHP’nin çıkardığı adayda idi. Gençti, partisi için bile yeni sayılacak şeyler söylüyor, kalıpları zorluyordu. Kısa sürede kendisini bütün Türkiye’ye -ve bu arada İstanbullulara- tanıtacak bir başarı hikayesine dönüşebildi.

25 yıl öncesinin Tayyip Erdoğan‘ı, 17 yıl öncesinin AK Partisi gibi…

Üstelik Tayyip Erdoğan ile AK Parti Ekrem İmamoğlu‘nun hikayesine durduk yerde yeni sayfalar da ekledi.

Girdiği seçimin iptalini sağlayarak…

Oysa, AK Parti’nin bu yolun kendisi için ne kadar tehlikeli bir siyasi yol olduğunu bilmesi gerekiyordu. 2007 yılında kendi içinden birini –Abdullah Gül‘ü- ‘cumhurbaşkanı adayı’ olarak çıkarmak istediğinde önüne konulan engeller yüzünden mağdur duruma düşmesi sayesinde oylarını artırmıştı çünkü…

Engelleri aşmak için o zaman anayasa referandumu yapması ve erken seçime gitmesi gerekmişti ve halk AK Parti’ye bu ‘ek hikaye’ sayesinde tam bir destek vermişti.

Medya o zaman yine bütününe yakınıyla AK Parti’nin karşısına dikilmişti.

Oyları katlandı o seçimde ve referandumda AK Parti’nin…

Tıpkı 31 Mart’ta yalnızca 13 bin oy farkıyla rakibine üstün gelebilmiş Ekrem İmamoğlu‘nun 23 Haziran seçiminde 800 bin oy farkıyla ipi göğüslemesi gibi…

Medyaya rağmen…

Dün olanda gerçekten sürpriz sayılacak herhangi bir yön bulunmuyor.

Medyası var, ama hikayesi yok

Tek sürpriz, AK Parti’nin bu seçimde sergilediği ‘hafıza bozukluğu’dur.

Her partinin bir tarihi ve o tarihin her kıvrımını hatırlamaya yarayan bir hafızası bulunur. O hafıza çıkılan siyasi yolculuğun kıvrımlarını, engebelerini, başarılarını veya başarısız olduğu noktaları kaydeder.

AK Parti çoktandır ‘hafızasını kaybetmiş’ bir parti görüntüsünde. Çıktığı siyasi yolun bugünlere gelmesini sağlayan inişli çıkışlı bölümlerini bilmesi mümkün olmayan bir kadroya sahip bugün; hatırlayabilecek olanlarla da yolunu ayırmış durumda.

Öyle olmasaydı, 1994, 2002 ve 2007’de yaşanmışlıklardan sonra 23 Haziran 2019’da bu duruma düşer miydi?

Medyayı neredeyse bütünüyle arkasına almış görüntüde bugün AK Parti, ama işte gördük, kaybetti.

İstanbul’u kaybetti Ak Parti, hem de büyük oy farkıyla…

Ne deniyordu, “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi de kaybeder” değil mi?

O halde?

“Yiğit düştüğü yerden kalkar; belki AK Parti de bugün kaybettiğini gelecekte telafi eder”demek mümkün, muhtemelen buna benzer teselli cümleleri bulanlar çıkacaktır da.

Acaba?

Siyasi tarih, yalnız bizim siyasi tarihimiz değil, dünyanın demokratik ülkelerinin siyasi tarihi de, bu duruma düşen partiler için avutucu örnekler bulmayı zorlaştırıyor.

Yakın geçmişin Anavatan Partisi… Doğru Yol Partisi… Demokratik Sol Partisi… Bugün yoklar.

Lafı uzatmayayım ve en başta verdiğim kısa özeti hatırlatayım: Olması beklenen oldu dün.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Öne Çıkanlar