"Derdini anlatamayan Türkiye yalnızlaştı"

"Derdini anlatamayan Türkiye yalnızlaştı"
Eski Büyükelçi, eski CHP milletvekili Onur Öymen, “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tek başına egemenlik iddiasında bulunması, bölgedeki doğal gaz yataklarını araştırma ve işletme yoluna gitmesi ciddi bir kriz yaratmıştır” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet gazetesinin İzmir Temsilcisi Tuncay Mollaveyisoğlu’na konuşan Onur Öymen, Doğu Akdeniz’de Ankara’nın haklı gaz arama faaliyetlerine karşılık Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin hukuk dışı tavrı ve bölgede görev yapan Türk personeli tutuklama kararı karşısında “Türk hükümetleri geçmişte bu gibi haksız baskılara ve ambargolara karşı direnerek sonuç almasını başarmışlardır. Şimdi de haklı olmayan gerekçelerle yapılan baskılara karşı iktidarıyla, muhalefetiyle, basınıyla birlik içinde karşı koymak başarılı sonuç almanın anahtarıdır.” dedi.

Onur Öymen’ne sorulan sorular ve verdiği cevaplar şöyle:

- Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ve KKTC’nin hakları ihlal ediliyor. Rum yönetimi ise Batılı bazı ülkelerin ve İsrail’in desteği ile tersini ileri sürüyor. Tam olarak mesele nedir?

1960 antlaşmalarıyla kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Türk ve Rum toplumlarının egemen eşitliği esasına dayanıyordu. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tek başına egemenlik iddiasında bulunması ve son zamanlarda hukuka aykırı fiili durumlar yaratıp bölgedeki doğal gaz yataklarını araştırma ve işletme yoluna gitmesi ciddi bir kriz yaratmıştır.
Amerikan ve Katar şirketlerinin başlattığı doğal gaz araştırmalarının sonucunda zengin doğal gaz yataklarının bulunması, İsrail’in ve Mısır’ın da münhasır ekonomik bölge alanlarında önemli doğal gaz yatakları keşfedilmesi Doğu Akdeniz’in stratejik önemini arttırmıştır. Bunun sonucunda İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasında kapsamlı bir ekonomik, siyasi ve stratejik işbirliği başlatılmıştır. Son zamanlarda Amerika da bu işbirliğine açık destek vermeye başlamıştır. Bu arada Amerika’daki bazı strateji dergilerinde Türkiye’nin Kıbrıs’taki antlaşmalardan kaynaklanan garantörlük sıfatının kaldırılması, Ada’da bir NATO operasyon gücünün kurulması yolunda yazılar çıkıyor. Kıbrıs Rumlarının son zamanlarda Baf’ta, Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin iradesini yok sayarak Fransızlara bir üs verme kararı dikkat çekicidir. Bu arada Amerikan kongresinde de Güney Kıbrıs’a uygulanan askeri ambargonun kaldırılması yolunda bazı girişimler başlatılmıştır. 2019 yılının başlarında Kahire’de İsrail, Yunanistan, İtalya, Ürdün, Mısır, Kıbrıs Rum Yönetimi ve Filistin’in katılımıyla Doğu Akdeniz Gaz Forumu kurulmuştur. AB ve Dünya Bankası’nın himayesinde çalışacak bu foruma Türkiye, Lübnan, Libya, Tunus ve Malta davet edilmemiştir. Türkiye bütün bu gelişmeleri dikkatle değerlendirmelidir.

'ÇALIŞMALAR SÜRMELİ'

- GKRY Fatih sondaj gemisi çalışanları hakkında tutuklama kararı çıkardı. Gazetemiz bunu “Akdeniz’de tahrik” başlığı ile verdi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rumların attıkları diğer adımlar gibi bunun da uluslararası hukuka aykırı olduğu ve tahrik amacıyla yapıldığı açıktır. Türkiye’nin bu gibi engellemelerden etkilenmeyip çalışmalarını sürdürmesi ve sondaj çalışmalarımızın ve gemilerin mürettebatının haklarını ve güvenliğini sağlaması gereklidir.
‘S-400’ler anlatılamadı’

- Bölgeden çıkarılan gazın Avrupa’ya aktarılması projesi, Türkiye üzerinden geçen ve Avrupa’ya ulaşan Rus gazına da bir alternatif olacak. ABD ile Rusya arasında çeşitli başlıklarda süregelen krizin perde arkasında Doğu Akdeniz gazının Avrupa’ya taşınma meselesi, Rus gazına alternatif üretilmesi olabilir mi?

Başlangıçta bölgeden çıkarılacak doğal gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya gönderileceği yolunda bazı haberler yayımlanmış olsa da son zamanlarda İsrail ve Güney Kıbrıs’tan yönetilecek doğal gazın Girit üzerinden boru hattıyla Avrupa’ya ulaştırılması eğilimi güç kazanmıştır. İlgili ülkeler bu konuda kararın doğal gazı üretecek şirketler tarafından alınacağını söylemektedirler. Kaldı ki böyle hukuka aykırı bir girişim sonucunda üretilecek gazın Avrupa’ya taşınmasında Türkiye’nin aracılık yapması beklenemez.

- Türkiye Doğu Akdeniz’deki hak aramasında nerede hata yaptı? Neden yalnız kaldı? Bu süreç tersine çevrilebilir mi?

Türkiye’nin son yıllarda bölgede izlediği politikaların bazı ülkeler üzerindeki etkisini azalttığı açıktır. Suriye ile ilişkilerimizin tamamen kesilmesi ve Suriye yönetiminin devrilmesi yolunda açık bir politika izlemesi, haklı nedenlere dayansa bile İsrail ile ilişkilerimizin en alt düzeye indirilmesi, Mısır’daki yönetim değişikliğinden sonra yeni yönetime karşı çok olumsuz ve suçlayıcı bir söylem benimsemesi Türkiye’nin manevra kabiliyetini azaltmıştır. Kıbrıs müzakerelerinde Rum kesiminin izlediği uzlaşmaz tutum nedeniyle bir çözüme ulaşılamayacağının dünyaya anlatılmasında yeterince başarılı olunamamıştır. İngiliz eski Dışişleri Bakanı Jack Straw bile artık Kıbrıs’taki müzakerelerin sürdürülmesinin anlamsız olduğunu ve Kuzey Kıbrıs’ın bağımsız bir devlet olarak tanınması gerektiği görüşünü açıkça savunurken Türkiye’nin KKTC’nin tanınması yolunda bir çaba içinde görünmemesi, kendine en yakın ülkeleri bile KKTC’nin tanınması için adım atmaya ikna edememesi en haklı olduğumuz davada bile etkili olamadığımızı göstermektedir. Aynı şekilde Ege’de Yunanistan’ın uzun yıllardan beri gündeme getirmediği karasularını 12 mile genişletmek niyetini şimdi dile getirmesi, hiçbir antlaşmayla kendisine verilmemiş olan Türkiye kıyılarına yakın bazı adaları fiili durum yaratarak işgal etmesinin engellenememesi Türkiye’nin ağırlığını yeterince hissettirememesinin de göstergesi olmuştur.

Türkiye kendi ulusal füze savunma sistemini kurma çabalarında gecikmiş ve elindeki en makul seçenek olarak gördüğü S-400’lerin alınması kararının haklı gerekçelerini, öyle anlaşılıyor ki, ABD ve diğer NATO müttefiklerine yeterince anlatamamıştır. Türkiye, AB’ye üyelik sürecimizin bazı AB ülkelerinin katı ve engelleyici politikaları yüzünden fiilen engellenmesine mani olamamış, Rusya ve İran ile son zamanlardaki yakınlaşma görüntüsünün dışında dış politikada büyük ölçüde yalnızlığa itilmiştir. Kaldı ki bu iki ülkeyle bile terörle mücadele ve PYD gibi konularda tam bir mutabakat ve işbirliği içine girildiğini söylemek mümkün değildir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Öne Çıkanlar